Seyahat

LOUISVILLE, KENTUCKY

Tertemiz bir sabaha uyandık.

Nashville’e çok yaklaşmıştık.

Lafı çok uzatmadan size kahvaltımızı göstermek istiyorum.

Louisville hakkındaki tüm hislerime derman olacak bu fotoğraf.

“Amma da pis boğazmışsın!” diyebilirsiniz. Çok yediğimi söyleyeni de yerim ona göre!

 

 

İşte Loisville’de durmamızın ilk nedeni! Hot Brown…

Bu yemek, meşhur Brown Hotel’de 1920’lerden beri sunuluyormuş. Uzun bir gecenin sabahında yorulan balo salonu konukları için parti sonrası atıştırmalık olarak yaratılmış.

Gevrek Texas tostu, dilimlenmiş domates ve pastırma üzerine kremsi morney sosu ve üzerine koyu küpler halinde serpilmiş kavrulmuş hindi göğsü. Şiir gibi…

Görsel bir şölen.  Kentucky burbonu  sonrası müthiş bir konfor kahvaltısı. Otelin kahvaltı salonu ve lobisi de kesinlikle görülmeye değer, Kentucky’nin tarihi dokusunu tadabileceğiniz bir yer:

 

 

Lousville’deki varlığımızın ikinci nedeni ise tabi ki burbon.

Louisville’e adımınızı attığınız anda burbon tadımına başlamak için hiç vakit kaybetmeyin derim. Saat henüz sabahın 10’u olsa bile! Şehrin burbon üzerinde olan hakimiyetini sınamak için; içki endüstrisinin kibirli ve burjuva havasından sıyrılmış ve henüz yeni yeni parlayan oldukça samimi bir içki imalathanesi olan Angel’s Envy’yi ziyaret ettik.

Mimari hayranı olarak çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki eski binaların yenilenip tekrar tasarlandığı Angel’s Envy binası, eski bir yapıya yeni bir hayat vermenin mükemmel bir örneği. Bu imalathanenin geçmişinde eski bir testere ve alet fabrikasından butik bir içki fabrikasına geçiş yatıyor. Bu imalathane, tuğlanın dış görünüşü ve kiremit turunculuğunun sıcaklığında çok şık, modern bir iç mekana ev sahipliği yapıyor. İçine girdiğinizde, burbonun varoluş hikayesini anlatmak için kullanılan grafikler var.

Angel Envy’nin imalathane içerisinde düzenlediği 10 kişilik mini turuna katılıp, burbon tadımı yapabilirsiniz. İki burbonun birbirinden katıksız şekilde farklı olduğu bu yer, gerçekten damağınıza farklı bir lezzet katıyor.

 

Eğer bizim gibi kısa zamanda çok iş yapmak üzere yola çıkmış gezginlerseniz  romlar ile doldurulmuş fıçılar kullanılarak yapılan bu burbonu içki sepetinize ekleyip hemen yola koyulmak işten bile değil; ama önce Muhammad Ali’nin memleketi Louisville’de kendisine ait müzeyi ziyaret etmezsek ayıp olur. Müzeye girdiğinizde ilk karşılaştığınız şey Muhammed Ali’nin Rolls Royce’u:

 

 

Müzeye girerken neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk evet; Rolls Royce iyi bir izlenimdi ancak müze bununla sınırlı kalmadı. Kesinlikle içeriği bizim için hoş bir sürpriz oldu. Bisikleti çalınan küçük bir oğlandan, dünyanın dört bir yanında gelişmekte olan ülkelerdeki gençlere yardım eli uzatan şampiyonun, boksör, şair, filozof ve hayırsever hayat hikayesini sıkılmadan öğreniyorsunuz. Onun hiç bilmediğimiz yanlarını görmek çok ilham vericiydi. Vietnam savaşını ve Sivil Haklar Hareketi’ni ve o yıllardaki rolü üzerinde çok ilginç olan bazı belgeseller bile müzede mevcuttu.

Yaklaşık 4 saatte kısa bir Lousville turu yapmış olduk böylece. İyi ki es geçmemişiz burayı. Samimiyeti ve tarihiyle çok şaşırtıcı bir durak oldu.

Ve sıra Nashville’de!

 

Bunları Da Beğenebilirsin

Yorum Yok

    Yorum Yazın